81- “Tenakuz ile hüccet kalmaz. Lakin mütenakızın aleyhine olan hükme halel gelmez.”
Tenakuz: Tutarsız konuşmak, birbirine zıt düşünceler ortaya atmak; iki sözden her birinin, diğerinin ispat ettiği hükmü nefyetmesi; yani ikisinden birinin yanlış birinin doğru olmasıdır.
Hüccet: Burada hüccet ile kastedilen, şahitliktir.
Mütenakız: Çelişen
Halel: Zarar
Yani: Hâkimin, yapılan bir şahitliğin gereği olarak verdiği hüküm, daha sonra aynı şahitlerin ifade değiştirmesi ile bozulamaz; ancak şahitler, önceki şahitlikleri sebebiyle telefine sebep oldukları şeyi tazminle yükümlü tutulur.
82- “Şartın sübutu indinde ona muallâk olan şeyin sübutu lazım olur.”
Sübut: Sabit olmak, gerçekleşmek
İndinde: Yanında, katında
Muallâk: Asılı, bağlantılı
Yani; bir sözleşmenin gerçekleşmesi herhangi bir şarta bağlandığı taktirde, şartın meydana gelmesiyle sözleşme gerçekleşmiş olur.
83- “Bikaderi’l-imkan şarta riayet olunmak lazım gelir.”
Bikaderi’l-imkan: Mümkün olduğunca, imkanlar elverdiğince
Riayet olunmak: Uyulmak
Şart: Burada sözü edilen şart, “…yapmak şartıyla”, “…etmek şartıyla” şeklindeki takyidi şarttır.
84- “Va’dler suret-i ta’liki iktisâ ile lazım olur.”
Yani: Kendisine bağlanan şartın meydana gelmesiyle, ona bağlanan vaatlerin de meydana gelmesi zorunludur.
85- “Bir şeyin nef’i, zamânı mukabelesindedir.”
Nef’: Fayda
Zamân: Tazmin etme
Mukabele: Karşılık
Yani: Bir şeyden faydalanmak, onu tazmin sorumluluğunu da beraberinde getirir.
Örnek: Telef olan malın zararını yüklenmek, o şeyden yararlanmanın tabii bir sonucudur.
86- “Ücret ile zaman müctemî olmaz.”
Zaman: Tazmin
Müctemi olmak: Bir arada bulunmak
Yani: Tek bir sebepten dolayı hem ücret hem de tazmin bir arada bulunamaz.
Örnek: Bir kimse bir şahsın arabasını gasp edip kötü bir şekilde kullanır ve arabanın değeri düşerse, o şahsa arabanın değer farkını tazmin etmek zorundadır. Ona ayrıca bir kullanma ücreti vermesi gerekmez.
87- “Mazarrat menfaat mukabelesindedir.”
Mazarrat: Zararlar
Mukabele: Karşı
Yani: Bir şeyin zararının karşılanması, ondan elde edilen menfaat sebebiyledir.
Örnek: Şirkete ait bir malın tamir edilmesi söz konusu olduğunda, şirkete ortak olanlar tamir masrafına, şirketteki hisseleri oranında katılırlar.
88- Külfet nimete ve nimet külfete göredir.”
Külfet: Zorluk
89- “Bir fiilin hükmü failine muzaf kılınır ve mücbir olmadıkça amirine muzaf kılınmaz.”
Fail: Fiili yapan
Muzaf kılınmak: Bağlanılmak, yüklenilmek
Mücbir olmadıkça: Zorlamadıkça
Amir: Emreden
Yani: Bir fiili yapanın bizzat kendisi sorumlu olur. Ona bu fiili yapmasını emreden kişi, zorlamadığı müddetçe yapılan fiilden dolayı sorumlu tutulamaz; İslam hukukunda sorumluluk şahsidir. Şayet emreden kişi zorla yaptırdıysa zahire bakılmayıp fiil emredene isnad edilir. Bu durumda fail, cansız bir alet gibi değerlendirilerek sorumlu tutulmaz.
90- “Mübaşir, yani bizzat fail ile mütesebbib müctemî oldukta hüküm, faile muzaf kılınır.”
Mübaşir: Bir şeyi bizzat yapan
Mütesebbib: Sebep olan kişi
Müctemi: Toplanmış
Yani: Bir şeyin meydana gelmesinde, o şeyi bizzat yapanla ona sebep olan birlikte bulundukları taktirde hüküm, sebep olana değil onu bizzat yapana isnad edilir.
Örnek: Evin kapısını açık koymak, arabanın kontak anahtarını üzerinde bırakmak suretiyle evin soyulmasına ve arabanın çalınmasına sebep olan kişiler tazminle yükümlü olmazlar.