Mecelle (81-90)

81- “Tenakuz ile hüccet kalmaz. Lakin mütenakızın aleyhi­ne olan hükme halel gelmez.”

Tenakuz: Tutarsız konuşmak, birbirine zıt düşünceler ortaya atmak; iki sözden her birinin, diğerinin ispat ettiği hükmü nefyetmesi; yani ikisinden birinin yanlış birinin doğru olmasıdır.

Hüccet: Burada hüccet ile kastedilen, şahitliktir.

Mütenakız: Çelişen

Halel: Zarar

Yani: Hâkimin, yapılan bir şahitliğin gereği olarak verdiği hüküm, daha sonra aynı şahitlerin ifade değiştirmesi ile bozulamaz; ancak şahitler, önceki şahitlikleri sebebiyle telefine sebep oldukları şeyi tazminle yükümlü tutulur.

 

82- “Şartın sübutu indinde ona muallâk olan şeyin sübutu lazım olur.”

Sübut: Sabit olmak, gerçekleşmek

İndinde: Yanında, katında

Muallâk: Asılı, bağlantılı

Yani; bir sözleşmenin gerçekleşmesi herhangi bir şarta bağlandığı taktirde, şartın meydana gelmesiyle sözleşme gerçekleşmiş olur.

 

83- “Bikaderi’l-imkan şarta riayet olunmak lazım gelir.”

Bikaderi’l-imkan: Mümkün olduğunca, imkanlar elverdiğince

Riayet olunmak: Uyulmak

Şart: Burada sözü edilen şart, “…yapmak şartıyla”, “…etmek şartıyla” şeklindeki takyidi şarttır.

 

84- “Va’dler suret-i ta’liki iktisâ ile lazım olur.”

Yani: Kendisine bağlanan şartın meydana gelmesiyle, ona bağlanan vaatlerin de meydana gelmesi zorunludur.

 

85- “Bir şeyin nef’i, zamânı mukabelesindedir.”

Nef’: Fayda

Zamân: Tazmin etme

Mukabele: Karşılık

Yani: Bir şeyden faydalanmak, onu tazmin sorumluluğunu da beraberinde getirir.

Örnek: Telef olan malın zararını yüklenmek, o şeyden yararlanmanın tabii bir sonucudur.

 

86- “Ücret ile zaman müctemî olmaz.”

Zaman: Tazmin

Müctemi olmak: Bir arada bulunmak

Yani: Tek bir sebepten dolayı hem ücret hem de tazmin bir arada bulunamaz.

Örnek: Bir kimse bir şahsın arabasını gasp edip kötü bir şekilde kullanır ve arabanın değeri düşerse, o şahsa arabanın değer farkını tazmin etmek zorundadır. Ona ayrıca bir kullanma ücreti vermesi gerekmez.

 

87- “Mazarrat menfaat mukabelesindedir.”

Mazarrat: Zararlar

Mukabele: Karşı

Yani: Bir şeyin zararının karşılanması, ondan elde edilen menfaat sebebiyledir.

Örnek: Şirkete ait bir malın tamir edilmesi söz konusu olduğunda, şirkete ortak olanlar tamir masrafına, şirketteki hisseleri oranında katılırlar.

 

88- Külfet nimete ve nimet külfete göredir.”

Külfet: Zorluk

 

89- “Bir fiilin hükmü failine muzaf kılınır ve mücbir olmadıkça amirine muzaf kılınmaz.”

Fail: Fiili yapan

Muzaf kılınmak: Bağlanılmak, yüklenilmek

Mücbir olmadıkça: Zorlamadıkça

Amir: Emreden

Yani: Bir fiili yapanın bizzat kendisi sorumlu olur. Ona bu fiili yapmasını emreden kişi, zorlamadığı müddetçe yapılan fiilden dolayı sorumlu tutulamaz; İslam hukukunda sorumluluk şahsidir. Şayet emreden kişi zorla yaptırdıysa zahire bakılmayıp fiil emredene isnad edilir. Bu durumda fail, cansız bir alet gibi değerlendirilerek sorumlu tutulmaz.

 

90- “Mübaşir, yani bizzat fail ile mütesebbib müctemî oldukta hüküm, faile muzaf kılınır.”

Mübaşir: Bir şeyi bizzat yapan

Mütesebbib: Sebep olan kişi

Müctemi: Toplanmış

Yani: Bir şeyin meydana gelmesinde, o şeyi bizzat yapanla ona sebep olan birlikte bulundukları taktirde hüküm, sebep olana değil onu bizzat yapana isnad edilir.

Örnek: Evin kapısını açık koymak, arabanın kontak anahtarını üzerinde bırakmak suretiyle evin soyulmasına ve arabanın çalınmasına sebep olan kişiler tazminle yükümlü olmazlar.

Yorum bırakın