21- “Zaruretler, memnu olan şeyleri mübah kılar.”
Zaruret: Yasak olan şeyin işlenmesini caiz kılan özür
Memnu: Yasaklanmış
Mübah: Yapılıp yapılmaması serbest olan
Not: İslam hukuk usulünde, yasak olan şeylerin mübah kılınmasına “ruhsat” adı verilmektedir ki, bir özür sebebiyle sonradan meşru kılınan şey demektir. Fakat ruhsatta yalnızca hukuki sorumluluk kalkar, haramlık ise devam eder.
Örnek: Muhtaç ve zor durumda kalınması ve başka çare bulunmaması hali, faizle borç almayı mübah kılan bir zaruret sayılmıştır.
22- “Zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunurlar.”
Yani: Zaruret sebebiyle caiz olan şey, yalnızca zarureti giderecek kadar işlenebilir.
Örnek:
- Canının telef olmasını önleyecek ekmek varken, et veya tatlı gibi pahalı bir gıdayı sahibinden izinsiz almak, gasp hükmünde sayılmıştır.
- Gerek sünnet, gerekse tıbbi bir tedavi ihtiyacı bir zarurettir ve sünnetçi veya doktor konumunda olan kişinin kullanacağı ruhsat, işini gereği gibi yapabileceği bir alanla sınırlıdır.
23- “Bir özür için caiz olan şey, ol özrün zevali ile batıl olur.”
Caiz: Uygun, mahzursuz
Zeval: Ortadan kalkmak
Batıl olmak: Geçersiz olmak
Örnek:
- Su bulunduğunda veya suyu kullanabilecek duruma gelindiğinde teyemmüm batıl olmuş olur.
- Kiralanan bir malda bir kusur meydana geldiğinde, kiralayan kişinin bu akdi fesih yetkisi doğar. Ancak mal sahibi akdin feshedilmesinden önce söz konusu kusuru giderirse, kiralayanın akdi feshetme hakkı kalkar.
24- “Mani zail olunca memnu avdet eder.”
Mani: Engel
Zail olmak: Ortadan kalkmak
Memnu: Yasaklanmış olan
Avdet etmek: Geri dönmek
Yani: Bir özür sebebiyle uygulanamayan asli bir hüküm, özrün kalmasıyla önceki konumuna döner.
Örnek: Bir davada çocuk veya kör olan birinin şahitliği çocukluk veya körlük sebebiyle reddolunduktan sonra, söz konusu şahıs baliğ olsa vay gözleri açılsa, bu kişinin daha sonra aynı dava için yapacağı şahitlik kabul edilir.
25- “Zarar kendi misli ile izale olunamaz.”
Yani: Aslında yapılan zararın, zarar vermeden telafi edilmesi en uygunudur; ancak bu mümkün olmadığı taktirde daha hafif bir zarar ile zararın izale edilmesi amaçlanmalıdır.
Örnek: Bir malın üretildiği yerde, aynı malı üretecek başka bir fabrikanın yapılması engellenemez. Yani önceki fabrikanın zararına olur gerekçesiyle yeni yatırım yapmak isteyenlere zarar verilemez.
İkaz: Zaruret hali ile meşru müdafaa birbirine karıştırılmamalıdır.
26- “Zarar-ı âmmı def’ için, zarar-ı hâs ihtiyar olunur.”
Zarar-ı âmm: Geniş kapsamlı zarar
Zarar-ı hâs: Dar kapsamlı zarar
İhtiyar olunmak: Tercih edilmek
Örnek:
- Hastalığa karşı aşı yatırmak, geçici bir ateş ve sıkıntı yapabilir; ancak ileriki yıllarda ölüm veya hastalıkla sonuçlanabilecek hastalıklara karşı bağışıklık kazandırır.
- Orman yangınlarında yangının daha fazla yayılmasını önlemek için, normal şartlarda yasak olan bir kısım ağaçların kesilmesi bir zorunluluk halini almaktadır.
- Cahil doktoru işinden men etmek
27- “Zarar-ı eşedd, zarar-ı ehaff ile izale olunur.”
Zarar-ı eşedd: Çok şiddetli zarar
Zarar-ı ehaff: Daha hafif zarar
İzale etmek: Gidermek, yok etmek
Yani: Zarar, kendinden daha hafif bir zararla telafi edilir.
Örnek:
- Ölen hamile bir kadının, canlı olan ve yaşayacağı umulan çocuğunun ana karnından çıkarılması gerekir. Bu durumda ölüye verilecek zarar, çocuğa gelecek zarardan daha hafiftir.
- Kişi, bakmakla yükümlü olduğu kimseler için yapması gereken harcamaları yapmaması halinde hapsedilerek görevini yapmaya zorlanır. Böylelikle ihtiyaç sahiplerinin zararının izale edilmesine çalışılır.
28- “İki fesat tearuz ettiğinde ehaffı irtikab ile a’zamının çaresine bakılır.”
Tearuz etmek: Çatışmak
Ehaff: Daha hafif
A’zam: Daha büyük
İrtikab: Yapmak, tercih etmek
Yani: Biri büyük, diğeri daha hafif iki zarar bir anda söz konusu olduğunda, hafif olan zararı işleyerek büyük zarardan kurtulma yoluna gidilir.
Örnek:
- İslam’da imamlık, müezzinlik ve Kur’an öğretme gibi ibadet niteliği taşıyan işler için ücret almak caiz değildir. Ancak zamanla bu işler için istekliler azalmış ve böylece bir zaruret sebebiyle ücret cazi kılınmıştır.
- Zalim olan yöneticiye başkaldırmak, onun yaptığı zulümden daha kötü sonuçlara yol açacaksa, ona itaat etmek suretiyle, hafif olana katlanarak daha büyük zararların meydana gelmesi önlenmiş olur.
29- “Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur.”
Ehven: Daha iyi
Şerreyn: İki kötü, zararlı şey
İhtiyar olunmak: Tercih edilmek
Örnek: Parmakta çıkan bir yara, kangren olup kolun elden gitmesine sebep olacaksa parmak kesilir. Gerekirse vücudu kurtarmak için kol da feda edilir.
30- “Def-i mefâsid celb-i menâfi’den evlâdır.”
Def’: Gidermek
Mefasid: Kötü ve zararlı şeyler
Celb: Elde etmek, çekmek
Menafi’: Yararlı şeyler
Evlâ: Daha iyi
Yani: Kötü ve zararlı şeylerin giderilmesi, yararlı şeylerin elde edilmesinden daha önemlidir. Br konuda yararla zarar çatıştığı taktirde öncelikle zararın def edilmesi esas alınmalıdır.
Örnek: Meskun bir mahalde oturanların huzur ve rahatını bozacak bir işyeri yapılamaz.