KAPI KOMPLEKSİ

(Bu yazı ilk olarak 19.09.2013 tarihli Taraf Gazetesinde yayınlanmıştır.)

İngilizcede “baraj kapılarını açmak” diye bir deyim var. Bu aynı zamanda İngiliz hukukundaki bir konseptin adı: “Floodgates”.

Bir fiil ya da karar hayata geçerse, bu durum bazı şeylerin önünün açılmasına, ya da çok sayıda insanın daha önce yasak olan o fiili yapmaya başlamasına sebep olacaktır. Hukukçular hüküm verirlerken böylesi arzu edilmeyen sonuçlara fırsat vermemek için daha dikkatli olup kararlarını ona göre veriyorlar.

İslam hukukunda bu kavramın karşılığı “sedd-i zerâî”. Malik b. Enes’in oluşturup geliştirdiği, daha sonra diğer ekoller tarafından da benimsenen bu hukuk doktrini de diğeriyle aynı anlamda: Yanlışa, suça ve harama giden yolları kapatmak.

Otoriteler bu prensibe dayanarak, normalde izin verilen bazı fiilleri, gördükleri lüzuma binaen yasaklarlar.

Evrensel bir hukuk prensibini ifade eden bu kavram, bizde hemen herkes tarafından, hem de abartılarak kullanılır. Çünkü bir telaş içindeyiz; bir şeylerin önünün açılması ve bazı şeylerin kaybedilmesi kaygısındayız.

Özgür düşüncenin ve bireysel akıl yürütmenin garantisi olan içtihat, aslında başından beri teşvik edilerek açılmışken, bilim insanlarımızın çoğu, toplumun düzenini bozar ve kafaları karıştırır bahanesiyle “İçtihat kapısı kapalıdır” diyerek düşüncenin önünü yüzyıllarca tıkarlar. Sonra da “Neden geride kaldık?” gibi kısır bir tartışmanın içinde boğulurlar.

Üniversitelerimizin üstünde bulunan kurumdaki bazı bilim insanlarımız, “okuyunca kafaları karışır” bahanesiyle İlahiyat öğrencilerinin Felsefe dersi almalarını istemezler. O kapının açılmasıyla birlikte farklı düşünce dünyalarıyla karşılaştıkları zaman, kendi inanç ve düşünce dünyalarını kaybedeceklerinden korkarlar.

Bazı sekülerlerimiz, başörtüsüne kamu kurumlarında izin verilmesi gibi çok temel bir hakkın iade edilmesine karşı çıkarlar. Böyle bir kapının açılması durumunda Cumhuriyet’in temellerinin kısa bir süre içinde sarsılacağından endişelenirler. Bu endişe perdesinin arkasında, yüzbinlerce insanın büyük haksızlıklara maruz kalarak hayatları boyunca travmalar yaşamalarına göz yumarlar.

Siyasi iktidarlarımız, bir taraftan demokrasiyi daha ileri seviyelere götürmeye çalışacaklarını söylerken, diğer taraftan söylem ve icraatlarına yönelik her türden eleştiriyi varlıklarına kasteden büyük bir tehdit olarak görürler. Eleştiri ve protesto kapısını açtıkları takdirde bunun arkasının kesilmeyeceği korkusuyla önünü baştan kapatmaya çalışırlar.

Muhaliflerimiz, siyasi kimliğini zaten “muhafazakâr-demokrat” olarak açıklamış olan bir iktidar partisinin yaptığı, muhafazakâr dünya görüşüne uygun bazı icraatlarını usulünce eleştirmektense yeri yerinden oynatırlar. O türden söylem ve icraatların önü bir kere açılırsa arkasından bir şeriat devletinin geleceğinden endişe ederler çünkü.

Egemenlerimiz ve kendilerini ülkenin yegâne sahibi olarak gören bazı vatandaşlarımız, Kürt vatandaşlarının, anadilde eğitim gibi en temel insani haklarını dahi teslim etmek karşısında büyük bir ürkeklik içindedirler. O kapının açılması durumunda ülkenin bölünüp dağılacağından korkarlar…

Endişelerimiz öyle bir paranoya hâlini almıştır ki en temel insani haklara bile saygı duymamak pahasına kapıları sıkı sıkıya kapatırız, hem de o yegâne sahipleri bizmişiz gibi!

Bu paranoyalar ve ‘kapı kompleksleri’ tarafların hepsine, dolayısıyla bütün ülkeye zarar veriyor. Bunun farkına varsak ve o kompleksten kurtulabilsek, en azından daha sağlıklı bir zihinsel ortamda konuları konuşup tartışabileceğiz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s